Şimdi dürüst olalım… Dead or Alive 2 diyince aklına ilk ne geliyor? Kovboy şapkası mı? Çıngıraklı yılan mı? Yoksa sırf ortalığı karıştırmak için yaratılmış, bonus delisi bir slot mu?
Yani… Hepsi.
Bu oyun bir manyaklık. Ama öyle böyle değil. Oynarken bazen “Abi ben gerçekten şanslı mıyım yoksa Red Dead Redemption’un kıyısından dönüp slot’a mı bulaştım?” diyorsun. Hani bir umutla çeviriyorsun, sonra bir bakmışsın “DUEL” modu açılmış, ekrana silahlar fırlamış, müzik değişmiş… O an dünya duruyor be.
Bak şimdi… Bu oyunun üç tane bonus modu var. “Train Heist”, “Old Saloon” ve efsane “High Noon Saloon”. Hangisi gelse mutlusun ama yalan yok, içten içe hep High Noon gelsin istiyorsun. Niye? Çünkü çılgın gibi çarpan verir, ekran yanar döner, sen de gözlerin fal taşı gibi izlersin.
Slotter’da bu oyunu oynarken bir kere bonus denk getirdim, gözümle gördüm: 1 TL’den 1400 TL! Şaka değil, yeminle dedim ki “Ben bu işi bırakırım, gidip atla kasabayı basayım.” Ama sonra fark ettim, bu işte en büyük keyif kazanç değil, heyecan.
Dead or Alive 2 öyle süslü püslü değil ha. Ama ruhu var. Karakterler öyle seçilmiş ki; hepsi ayrı manyak. Hırsız mı ararsın, kelle avcısı mı, bar fedaisi mi… Bir slot oyununda bu kadar “karakter” olur mu yahu? Oynarken hepsini ayrı ayrı seviyorsun. Bir noktadan sonra “Hadi Sheriff, çık artık be!” diye konuşuyorsun kendi kendine.
Slotter’da gece yarısı açıyorsun, sessizlik, ekran karanlık… Arka fonda o hafif gerilim müziği… Bonus yaklaşırken kalp atışın hızlanıyor. İşte o anları başka hiçbir slot veremez.
Dead or Alive 2 bir efsane. Yani yeni çıkan bin tane oyun var ama bu başka. Retro değil, modern değil… Kendi tarzı var. Slotter gibi kaliteli bir sitede denk gelmesi de cabası. Hem hızlı çalışıyor hem de hesaplı oynanıyor. Kimse demesin “Slotlar boş”, bu oyun boş değil. Tam tersi, ruhu olan nadir yapımlardan.
Bir oyunu sadece kazanmak için oynuyorsan, Dead or Alive 2 seni zorlar. Ama heyecan, tarz, ve o “bir anda her şey değişebilir” hissi için oynuyorsan… Burası senin için Vahşi Batı.
Ve unutma, bazen kaybettiğini düşündüğün anda, hayat sana “bonus round” sunar.
Yine o günlerden biri. Moral sıfır, cüzdan yorgun, hayaller darmaduman... Ne yapacaksın? Bir umut diyorsun.…
Hadi gel, dürüst olalım... Buffalo King oynarken şu “oh be, dünya sadece ben ve bu…
Hayat bazen limon gibi... Ekşi, yüz buruşturucu. Ama işte bazen de “Caramel Hot” gibi geliyor…
Yok kardeşim, bazen insanın canı meyve ister... Ama öyle pazardan alınan cinsten değil, ekranda yanıp…
Haydi şimdi dürüst olalım… Versailles Gold dedin mi bir durup düşünüyorsun. Çünkü bu oyun sana…
Yahu bu Midas da ne adammış arkadaş... neye dokunsa altın! Bir de bunu oyun yapmışlar:…